Ülkemizde gazeteciler özellikle de cesur doğru haber yapan gazeteciler her zaman toplum düşmanlarının ve karanlık çetelerin hedefinde olmuştur. Basın tarihimiz gazetelerin ve gazetecilerin bombalanması kurşunlanması ile doludur. Basını susturmaya yönelik hiçbir tehdit ve baskıya boyun asla eğilmemelidir. Özgür basın toplumun gerçekleri görebilmesi ve tartışabilmesi açısından elzemdir. Yenidüzen Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mert Özdağ’a yapılan bu çirkin tehdidi şiddetle kınıyor ve suçluların en kısa zamanda bulunup yargı karşısına çıkarılmalarını ümit ediyoruz.

Yaklaşık otuz yıllık bir süreçte “ekonomik kalkınma”,“sürdürebilir ekonomik program”, “kendi ayakları üzerinde duran bir mali yapı” gibi masallarla uyutuluyoruz. Halk olarak bizler uyutulurken birileri “şükran” diyerekten sürekli ceplerini dolduruyor. Ülkedeki zengin sermaye sınıfı Devlete kuruş vergi vermemek için bizim seçtiklerimiz ile sıkı ilişkiler içerisindedirler. Devlet olanaklarından faydalanma ya da bedava arsa veya mal sözkonusu olduğunda akla gelmeyen tasarruf politikaları, sadece çalışana yönelik çalıştırılmaktadır. Bu ekonomik programın da arkasında yatan ana fikir, halkın gelirlerinin daraltılması ile birlikte daha çok peşkeş arazi imkanı ve Devlet olanaklarının sınırsız sunumu sayesinde sermaye gruplarına maksimum kâr olanağı yaratmaktır.
Başbakanın dahi nüfusu bilmediği bir toplumda herhangi bir ekonomik planın sürdülebilme olasılığı K.K.T.C’nin tanınma olasılığından daha azdır. Ekonomik programlar düzenlenirken esas alınan nüfus ve buna bağlı yerel ve ulusal istatistiki bilgiler olmadan dahası nüfusun kontrol altında tutulamadığı bir ülkede geleceğe yönelik herhangi bir ekonomik dengenin oluşturulabilmesi bir masaldan öteye geçemez. Bugüne kadar “yatırım” adı altında adamıza gelenlerin bedava arsaya konarak devletin bankalarından alınan ucuz krediler ile elektrik parası ve vergi ödemeden K.K.T.C.vatandaşı çalıştırmadan ülkemiz ekonomisine zırnık katkı yapmadığı açıkça ortadadır.
Siyasilerin yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları Ercan Havalimanı özelleştirmesi gibi Devlete bugüne kadar hiçbir katkısı olmamış peşkeşlerin onlarcası adamızda mecvuttur. Bu tarz özelleştirme uygulamalarının pratikte Devletin kasasına hiçbir getirisi olmamakla birlikte tamamen Hükümete yakın zengin çevrelerin ceplerini daha da doldurulmasına yöneliktirler.
Devlet önce Devlet olarak kendi sınırlarından gireni çıkanı kontrol edebilmelidir. Adil bir vergi sistemi ile çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alabilmeli, vergi sistemi üzerinde denetim sağlayabilmelidir. Siyasiler Devletin olanaklarını kendi yakınlarına ve partililerine dağıtmaktan vazgeçmeli, örtülü ödenekleri ve lüks araçları kaldırmalıdır. Siyaset kurumlardan el çekmeli ve kurumlarımız başarılı örnek olan Dome Hotel’de olduğu gibi kendi özerk yapısına kavuşturulmalıdır.
Birçok ekonomik program bizlere gönderme gelmekte ve toplumda rahatsızlık yaratmaktadır. Ne zaman ki bizlerin seçtikleri sermayenin değil de halk yararına kendi ekonomik programımızı oluşturabilecek irade ve kararlılığa sahip olur, bizler de çalışanlar olarak elimizi taşın altına koyarız ancak bu haliyle toplu direnişten başka bir çare yoktur

UBP-DP yasakçı zihniyeti yeni bir grev yasağına imza koyarak hükümetlerinin çalışanlarla ne kadar uzlaşmacı ve diyalog yanlısı olduklarını kanıtlamışlardır. Yazdığımız resmi yazılara 30 günü aşmasına rağmen cevap verme gereği bile duymayan bakanlarımız, son gece aracılarla “bize güvenin” mesajı veriyorlar! Neyinize güvenelim? Bugüne kadar yaptıklarınıza mı? Yapmadıklarınıza mı?
Geçtiğimiz yüzyıla ait sömürge dönemi yasalarının arkasına sığınarak grev ertelemek sorunları çözen bir araç değildir! Bilakis sorunları öteleyerek daha da çoğalmalarına ve zaman içerisinde çözülmesi daha da zor hale gelmelerine sebep olmaktasınız.
Devlet adına eğitim almasi için başka bir ülkeye gönderdiğiniz bu gençleri parasız pulsuz, alakasız bıraktınız. Size ilettikleri, tatil günleri ile ilgili basit bir rica dilekçesi bile 15 gündür masanızda onay beklemektedir! Kendi gençlerinize böylemi sahip çıkıyorsunuz? Kendi evladınıza da mı böyle davranıyorsunuz? Sizlere basit hemen çözebileceğiniz yazılı öneriler sunuyoruz ancak yanıt bile vermiyorsunuz. Dileriz önümüzdeki günleri beraberce sorunları çözmek üzere hareket ederek geçiririz aksi takdirde bu şekilde yasakların arkasına saklanarak Hava Trafik Kontrolörlerini durdurabileceğini düşünenlere mesajımız açıkdır; Biz iki ay sonra yine burda bekliyor olacağız YA SİZ?

UBP-DP Hükümeti yıllardır yaptıkları gibi (Göç yasası , Özelleştirme yasası vb..) Kıbrıs Türk halkının talep ve istençlerine kulak tıkayarak bir kaç ay daha fazla makamda kalabilmek uğruna TC Hükümeti ve KKTC Hükümeti arasında Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisinin Kurulması’na ilişkin tasarıyı meclise gönderdiler. Ülkemizin kültürüne sahip çıkmak , yaşatmak bir yana dursun aksine ülkemizin temelde var olan bütün değerlerini yok etmek için özel çaba sarf eden bu siyasi zihniyetin Kıbrıs Türk halkına verdiği zarar ve halkımızı getirdiği isyan noktası bugün bütün çıplaklığı ile ortadır.
Son seçimlerde halktan aldığı mesajı okuyamayan git gide küçülmelerine rağmen ancak siyasi oyunlarla ve dış müdahalelerle hükümette yer alabilen bu yozlaşmış zihniyet gelecekte sığınacak hiçbir liman bulamayacağının farkına bile varamamaktadır. Kıbrıs Türk gençliğinin, “çok para gelecek” gibi açgözlü bir mentalite ile dışardan kurulacak ve atanacak kişilerce yönetilmesine karşı olduğumuzu belirtir, bu oylamada “evet” oyu kullanacak milletvekillerinin gelecekte mecliste olmamasını temenni ederiz. Gençlerimizin ve geleceğimizin dışardan atanacak kişilerce yönetilmesini ‪#‎Reddediyoruz.

Üreten ve çalışan kesimin yoksulluğunun giderek arttığı, Emeğin yönetenler ve sermaye tarafından her gün daha çok sömürüldüğü günümüzde 1 Mayıs İşçi Bayramı, daha yüksek bir bilinç ve anlayışla kutlanmalıdır. Çalışanların, emeği ile geçinenlerin, kurtuluş günü olan 1 Mayıs, işçilerin demokratik ve sosyal haklarının geliştirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Emeğin ve alın terinin taşıdığı tüm kutsal ve manevi değerleri temsil eden 1 Mayıs’ta, havacılık sektörü çalışanları ve dünyadaki tüm işçiler için “Hep Birllikte, Tek Ses” olarak haykırıyoruz:
YAŞASIN 1 MAYIS!

Genel kurulda söz alan başkan Cem Kapısız hükümetin icraatlarını eleştirerek halen gündemde olan yeni kamu reformu yasasının kapalı kapılar ardında düzenleniyor olmasının son derece kaygı verici ve güvensizlik uyandıran bir yaklaşım olduğuna değinerek, en kısa zamanda kamu reformu adı altında yapılacak olan bu değişikliklerin sendikalarla paylaşılmasını arzu ettiklerini söyledi.

TÜRK-SEN başkanı Arslan Bıçaklı’da söz alarak, mevcut hükümet edenlerin muhalefette başka hükümete geldiklerinde bambaşka icraatlar içerisine girdiklerini söyledi. Her fırsatta elindeki kamu kuruluşlarını “Ekonomik Protokol” adı altında özelleştirmeye çalışması hükümetin ve hükümet edenlerin ne derece iş yapmaktan aciz olduklarının göstergesi olarak nitelendirerek, TÜRKSEN olarak her zaman özelleştirmeye karşı olduklarını ve olmaya devam edeceklerini söyleyerek sözlerine son verdi.

Genel kurulda, Hava Trafik Kontrolörleri tanıtım filminin gösterimi, mali raporun ve faaliyet raporlarının sunumları sonunda denetleme kurulu ve yeni yönetim kurulunun oluşturulmasıyla son buldu.

Yeni Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulu şöyle:

Denetleme Kurulu
Milhan Beysoylu – Denetleme Kurulu Başkanı
Ece Türk – Denetleme Kurulu Üyesi
Gizem Aksoy Uluç – Denetleme Kurulu Üyesi

Yönetim Kurulu
Cem KAPISIZ – Başkan
İrfan DERLEYEN – Genel Sekreter
Enver BORUCU – Örgütlenme Sekreteri
Sinem BABACAN – Mali Sekreter
Eser ALİCİK – Sosyal İşler Sekreteri
Cafer ELGİN – Eğitim Sekreteri
Kemal ALDAĞ – Basın ve Yayın Sekreteri

Hava Trafik Kontrolörleri Sendikası III. Olağan Genel Kurulu 26 Mart 2016 Cumartesi günü saat 09.30’da KTÖS binasında yapılacaktır. Genel Kurul gündemi aşağıda belirtilmiştir. Tüm Hava Trafik Kontrolörlerinin katılımı beklenir,
1. Açılış ve Divanın Oluşumu
2. Yoklama
3. Açılış Konuşması
4. Yönetim ve Denetleme Kurulları Seçimi
5. 2014-2015 Dönem Faaliyet Raporu
6. 2014-2015 Mali raporun Aklanması
7. Genel Kurul Kararları
8. Hava Trafik Kontrol tanıtım filmi gösterimi
9. Kapanış

Kapitalist sistemin sadece “Dünya Kadınlar Günü” diye adlandırıp, kadının toplumdaki yerini; “evinin hanımı, kocasının karısı ve çocuklarının annesi” kimlikleriyle yüceltip, bu olguları empose ederek, kadının varlığıyla tehdit ettiği ataerkil toplum yapısını sürdürmeye yönelik çabaları, böyle bir günün özünde barındırdığı esas anlamı unutturmak istemektedir. Ezilen ve sömürülen sınıfların mücadelesinin bir parçası olmaktan çıkarıp, “bayram”, “eğlence”, vb. adlar altında ya da “Kadın Günü” biçiminde “sınıflar üstü” bir özelliğe kavuşturarak, niteliğini değiştirmek istemektedir. Oysa, tarihsel süreç boyunca süregelen emek sömürüsüne karşı verilen mücadelenin en önemli dönüm noktalarından birini simgeleyen ve aslında 1800’lü yılların ortalarında bu yolda canını veren birçok emekçi kadının anısınadır ki 8 Mart tüm dünyada “Emekçi Kadınlar Günü” olarak benimsenmiştir.
8 Mart, bir birine bağlı, bir birini tamamlayan iki yönde bir başkaldırı özelliğiyle mücadelede tarihinde yerini almıştır. Birincisi ve temel olanı; kadın emekçilerin, burjuvazinin ve sermayenin sömürüsüne, baskılarına karşı, proleter sınıf mücadelesinin bir parçası olarak özgürlük ve sosyalizm hedefine yönelik bir başkaldırı özelliği taşıması, ikincisi; buna bağlı ve bunu tamamlayan nitelikte, kadın cinsinin ayrıca yaşadığı baskılara, horlanmaya ve ikinci sınıf cins olarak görülmesine ve bundan kaynaklanan ayrımcı her türlü muameleye karşı başkaldırının simgesi olmasıdır.
Ne yazık ki, başlatılan bu mücadelelerin üzerinden yaklaşık 150 sene geçmesine rağmen halen daha günümüzde tüm dünyada ve ülkemizde kadınların emekleri sömürülmekte, özgürlükleri kısıtlanmakta, ikinci sınıf cins olarak görülüp ayrımcı muamelelere maruz kalmaktadırlar.
Bizler, Hava Trafik Kontrolörü emekçi kadınlar olarak başta emek sömürüsü olmak üzere her türlü sömürü, baskı ve ayrımcılığa karşı hayatları pahasına mücadele vermiş olan tüm emekçi kadınları saygıyla anar bu yolda mücadeleye devam edeceğimizi kamuoyunun bigisine sunarız.

Kıbrıs’ın kuzeyinde hiçbir yükümlülüğünü doğru düzgün yerine getirmeyen, sürekli olarak yasaları ihlal eden, kendi kendini inkar eden bir Hükümet mevcuttur. Sermaye kesimine bol keseden vergi bağışları ve aflar dağıtırken gayet bonkör olan ancak vergi toplama becerisi olmadığından dolayı kasası her boşaldığında emekçinin ve çalışanın rızkına çekinmeden el atan bir Hükümet mevcuttur.
Çalışılmış ve anamızın ak sütü gibi helal olan Şubat ayı maaşlarının bir kuruşunun dahi eksik yatırılması haline Ercan Havalimanı 1 Mart’tan itibaren öğlen saat 12.00’den gece saat 00.00 a kadar uçuşlara kapıtılacak ve geriye kalan saatlerde uçuşlar maliye bakanının ödediği ücret gibi taksit taksit yaptırılacaktır.

Kıbrıs’ta Federasyon ve Barış istencini kararlı bir şekilde ortaya koyarak yeni bir sayfa açan halkımız, ait olduğu Avrupa topraklarındaki daha adil çalışma koşullarında yaşamayı arzu etmektedir. Adamızın kuzeyindeki çalışma hayatında yıllardan beri süregelen çalışanın sömürülmesi ve ezilmesine yönelik oluşturulan yapının artık sonu gelmiştir. Emeği ve alın teri ile geçinen insanlarımızın hakları, yasalardaki boşluklardan doğan fırsatlar sayesinde sermaye partonları tarafından işlerine geldiği gibi kullanılmaktadır. Hükümetler ile kirli çıkarlarına yönelik işbirliği içerisinde olan sermaye sınıfı, çalışanları daha fazla sömürebilmek için yıllardan beri direnmektedir. Bu hak gasbı ancak daha güçlü bir birliktelik daha güçlü bir duruş sergilenerek yıkılabilir. Emek gücünün ve örgütlülüğün sembolü olan 1 Mayıs’ta , tüm işçi ve emekçi sınıfın mücadelesini selamlarız.