Bu ilk seferimiz değil, daha önce de bu güzelim adanın doğasını gerek sorumsuzca kullanımdan gerek kar hırsından dolayı defalarca yağmaladık. Koskoca dağları binlerce dönüm araziyi kül ettik. Ülkenin doğal güzelliklerinin, ekonomik çıkar uğruna yağmalanmasını teşvik eden partileri destekledik. Ülkemizde her sene yangın çıkmakta, ormanlar ve verimli alanlar yok olmaktadır. Yıllardır yetkililere anlatıyoruz ancak Kıbrıs’ın kuzeyinde Hükümet etmekle irade sahibi olmanın aynı şey olmadığı maalesef acı bir gerçek. Özellikle dağlık arazi yangınlarında en hızlı şekilde ve en kısa mesafeden ilk müdahaleyi yapabilmenin ancak kendi hava aracına sahip olmakla mümkün olabileceğini yıllardır anlatıyoruz. Sendika olarak çalışma yapıp en düşük maliyetle bu sorunu nasıl çözlebileceğini anlatan raporu Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığına önceden sunduk ancak hiçbir geri dönüş alamadık. Dünki yangında da açıkça görüldüğü üzere Türkiye’den veya Güney’den helikopter gelmesi bürökrasi ile birlikte en iyi ihtimalle üç saati bulmaktadır. Üç saat içerisinde yangın yayılacağı kadar yayılmış artık kontrolden çıkmış demektir. Bu nedenle dışardan gelecek yardım ancak destekleyici nitelikte olup ilk kritik müdahalede ise hala noksandır. Hükümet etme iddiasında olanların azacık irade gösterip önceliklerini belirlerken cami yerine hastahane, gözetleme kamerası yerine havadan yangına müdahale aracına yatırım yapmaları, kaybettiklerimizi veya kaybedeceklerimizi büyük ölçüde engelleyebilirdi. Ancak bu bir siyasi tercih ve irade meselesidir ve görünen odur ki daha öncekiler gibi UBP-HP Hükümeti’nin de ne böyle bir derdi ne de böyle bir iradesi vardır. Bu nedenle ciğerimiz dediğimiz ormanlarımız yanmaya, bizler de seyretmeye devam edeceğiz.