Genel kurulda söz alan başkan Cem Kapısız hükümetin icraatlarını eleştirerek halen gündemde olan yeni kamu reformu yasasının kapalı kapılar ardında düzenleniyor olmasının son derece kaygı verici ve güvensizlik uyandıran bir yaklaşım olduğuna değinerek, en kısa zamanda kamu reformu adı altında yapılacak olan bu değişikliklerin sendikalarla paylaşılmasını arzu ettiklerini söyledi.

TÜRK-SEN başkanı Arslan Bıçaklı’da söz alarak, mevcut hükümet edenlerin muhalefette başka hükümete geldiklerinde bambaşka icraatlar içerisine girdiklerini söyledi. Her fırsatta elindeki kamu kuruluşlarını “Ekonomik Protokol” adı altında özelleştirmeye çalışması hükümetin ve hükümet edenlerin ne derece iş yapmaktan aciz olduklarının göstergesi olarak nitelendirerek, TÜRKSEN olarak her zaman özelleştirmeye karşı olduklarını ve olmaya devam edeceklerini söyleyerek sözlerine son verdi.

Genel kurulda, Hava Trafik Kontrolörleri tanıtım filminin gösterimi, mali raporun ve faaliyet raporlarının sunumları sonunda denetleme kurulu ve yeni yönetim kurulunun oluşturulmasıyla son buldu.

Yeni Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulu şöyle:

Denetleme Kurulu
Milhan Beysoylu – Denetleme Kurulu Başkanı
Ece Türk – Denetleme Kurulu Üyesi
Gizem Aksoy Uluç – Denetleme Kurulu Üyesi

Yönetim Kurulu
Cem KAPISIZ – Başkan
İrfan DERLEYEN – Genel Sekreter
Enver BORUCU – Örgütlenme Sekreteri
Sinem BABACAN – Mali Sekreter
Eser ALİCİK – Sosyal İşler Sekreteri
Cafer ELGİN – Eğitim Sekreteri
Kemal ALDAĞ – Basın ve Yayın Sekreteri

Hava Trafik Kontrolörleri Sendikası III. Olağan Genel Kurulu 26 Mart 2016 Cumartesi günü saat 09.30’da KTÖS binasında yapılacaktır. Genel Kurul gündemi aşağıda belirtilmiştir. Tüm Hava Trafik Kontrolörlerinin katılımı beklenir,
1. Açılış ve Divanın Oluşumu
2. Yoklama
3. Açılış Konuşması
4. Yönetim ve Denetleme Kurulları Seçimi
5. 2014-2015 Dönem Faaliyet Raporu
6. 2014-2015 Mali raporun Aklanması
7. Genel Kurul Kararları
8. Hava Trafik Kontrol tanıtım filmi gösterimi
9. Kapanış

Kapitalist sistemin sadece “Dünya Kadınlar Günü” diye adlandırıp, kadının toplumdaki yerini; “evinin hanımı, kocasının karısı ve çocuklarının annesi” kimlikleriyle yüceltip, bu olguları empose ederek, kadının varlığıyla tehdit ettiği ataerkil toplum yapısını sürdürmeye yönelik çabaları, böyle bir günün özünde barındırdığı esas anlamı unutturmak istemektedir. Ezilen ve sömürülen sınıfların mücadelesinin bir parçası olmaktan çıkarıp, “bayram”, “eğlence”, vb. adlar altında ya da “Kadın Günü” biçiminde “sınıflar üstü” bir özelliğe kavuşturarak, niteliğini değiştirmek istemektedir. Oysa, tarihsel süreç boyunca süregelen emek sömürüsüne karşı verilen mücadelenin en önemli dönüm noktalarından birini simgeleyen ve aslında 1800’lü yılların ortalarında bu yolda canını veren birçok emekçi kadının anısınadır ki 8 Mart tüm dünyada “Emekçi Kadınlar Günü” olarak benimsenmiştir.
8 Mart, bir birine bağlı, bir birini tamamlayan iki yönde bir başkaldırı özelliğiyle mücadelede tarihinde yerini almıştır. Birincisi ve temel olanı; kadın emekçilerin, burjuvazinin ve sermayenin sömürüsüne, baskılarına karşı, proleter sınıf mücadelesinin bir parçası olarak özgürlük ve sosyalizm hedefine yönelik bir başkaldırı özelliği taşıması, ikincisi; buna bağlı ve bunu tamamlayan nitelikte, kadın cinsinin ayrıca yaşadığı baskılara, horlanmaya ve ikinci sınıf cins olarak görülmesine ve bundan kaynaklanan ayrımcı her türlü muameleye karşı başkaldırının simgesi olmasıdır.
Ne yazık ki, başlatılan bu mücadelelerin üzerinden yaklaşık 150 sene geçmesine rağmen halen daha günümüzde tüm dünyada ve ülkemizde kadınların emekleri sömürülmekte, özgürlükleri kısıtlanmakta, ikinci sınıf cins olarak görülüp ayrımcı muamelelere maruz kalmaktadırlar.
Bizler, Hava Trafik Kontrolörü emekçi kadınlar olarak başta emek sömürüsü olmak üzere her türlü sömürü, baskı ve ayrımcılığa karşı hayatları pahasına mücadele vermiş olan tüm emekçi kadınları saygıyla anar bu yolda mücadeleye devam edeceğimizi kamuoyunun bigisine sunarız.

Kıbrıs’ın kuzeyinde hiçbir yükümlülüğünü doğru düzgün yerine getirmeyen, sürekli olarak yasaları ihlal eden, kendi kendini inkar eden bir Hükümet mevcuttur. Sermaye kesimine bol keseden vergi bağışları ve aflar dağıtırken gayet bonkör olan ancak vergi toplama becerisi olmadığından dolayı kasası her boşaldığında emekçinin ve çalışanın rızkına çekinmeden el atan bir Hükümet mevcuttur.
Çalışılmış ve anamızın ak sütü gibi helal olan Şubat ayı maaşlarının bir kuruşunun dahi eksik yatırılması haline Ercan Havalimanı 1 Mart’tan itibaren öğlen saat 12.00’den gece saat 00.00 a kadar uçuşlara kapıtılacak ve geriye kalan saatlerde uçuşlar maliye bakanının ödediği ücret gibi taksit taksit yaptırılacaktır.

Geçtiğimiz yıllarda ve aylarda hem şimdiki hem önceki Hükümet temsilcileri ile toplantılar yaparak sorunlarımızı aktardık ve acil çözüm beklediğimizi ilettik. Sabırla oturup belki bir ilgilenen olur diye bekledik. Seçim oldu bekledik, Hükümetler değişti bekledik, Bakanlar görevden alındı yenileri geldi yine bekledik, grev yapmayalım biraz daha şans verelim dedik bekledik. Sonunda, ne gelen oldu, ne giden hiçbir hareket göremedik. Sürekli oyalama taktikleriyle karşı karşıya bırakıldık, ancak buraya kadar gelebildik. Tüm bu süreçte anladık ki, çalışan rahat durdukça yönetenler de beceriksizliklerinin bedelini çalışandan sömürmenin dozajını arttırmaktadırlar. Artık yolun sonuna gelinmiştir. Ya çalışana yasal haklarını teslim edip halkı sömürmekten vazgeçeceksiniz yada o oturduğunuz koltuklardan vazgeçeceksiniz. Şubat ayının ikinci haftasının bitimine kadar Hükümet’ten laf değil somut icraatlar bekleyeceğiz. Aksi takdirde Ercan Havalimanın’da hizmet yavaşlatma, ek-mesaiye gelmeme, hava trafiğini kademeli olarak kapatma, önceden haber vermeksizin şok eylem yada süresiz grev yöntemlerinin her biri tek tek uygulanacaktır.

Taleplerimiz

1. III. Derece Hava Trafik Kontrolörü kadrosu terfilerinin, hak kazanan tüm personeli kapsayacak şekilde açılması.
2. Ekim ayından beridir çalıştığımız ek saatlerin karşılığı olan 3 aylık ek-mesainin tamamının ödenmesi.
3. Ercan Hava Trafik Kontrol Merkezi’nde sağlıklı bir çalışma ortamı oluşturulması için gerekenlerin yapılması.
4. Hava Trafik Kontrolörlerinin hizmet sınıfı değişikliğinin bir an önce yapılması.
5. Tüm dünyada uygulanan havacılık tazminatı uygulamasının burda da faaliyete geçirilmesi için gereken girişimlerin yapılması.
6. Yurtdışında uzun vadeli eğitim gören çalışanlarımızın harcırahlarının güncellenip kurs giderlerini karşılayacak düzeye çıkarılması.

Sivil Havacılık Dairei Müdürü, Sn. Mustafa Sofi’nin dün yaptığı “8 stg günlük harcırah yeterlidir” açıklamasına atfen yazılan bildiridir;

Ankara’daki Hava trafik kontrolörü kursiyerlerine harcırah olarak belirtilen (henüz verilemeyen) miktar günlük 8 stg dir. Bu miktar, günlük 34.5 TL ye denk gelmektedir. Esenboğa Havalimanı Eğitim tesislerinde eğitim gören personelin günlük giderleri; kahvaltı 5-6 TL, öğle yemeği 10 TL, akşam yemeği 15 TL ve oda 20 TL olmak üzere ortalama 50 TL dir.

Buna ek olarak kursiyerlerin Ankara’daki 15 aylık eğitim standartlarını karşılayabilmek için kendi ceplerinden harcadıkları giyim, çamaşır, kırtasiye ve günlük aileleri ile iletişim kurabilmek için telefon ve internet gibi aylık 300 TL’ye tekamül eden giderleri mevcuttur. Görüldüğü gibi bir kursiyerin aylık yemek ve lojman gideri 30 gün x 50TL=1500 TL olup eğitimi sürekli idame ettirebilmeleri adına 300 TL de diğer giderleri vardır. Personele verilmesi gereken minimum harcırah 1800 TL iken devletin şu anda uygun gördüğü miktar 34.5TLx30 gün=1035 TL dir. Aradaki fark kursiyerlerin kendi maaşlarından karşılanmaktadır.

Hükümetin Maliye Bakanını, öncelikli muhattap olarak gördüğümüz bu tür mali konularda, Sivil Havacılık Daire Müdürü’nün bu tip yanıltıcı açıklamalar yapması ortamı bulandırmaktan başka hiçbirşeye hizmet etmemektektedir. Sivil Havacılık Dairesi Müdürü Sn. Mustafa Sofi, ille de basına demeç verecekse önce rakamları iyi araştırmalı sonra açıklama yapmalıdır. Kamuoyunun bilgisine sunarız…

Sendikamiz hava trafik hizmetlerinin daha etkin bir biçimde yapılabilmesi için geçen yıl içerisinde bir dizi eylem yaparak en sonunda devlet ile bir protokol imzalamış ve protokol gereği Sivil Havacılık Dairesi Hava Trafik Kontrol bünyesine 15 yeni personel alınmıştır. Süreç içerisinde devlet, sınavların yapılmasında geç kalmış, personel bürokratik işlemlere takılmış, Ankara’da 15 ay sürecek olan eğitim programı başladıktan ancak bir ay sonra personelini eğitime gönderebilmiştir. Devletin bu hantallığından dolayı 15 Kontrolör adayı şu anda açığı kapatmak için sabah 9’dan akşam 8’e kadar ders görmekte ve 5 günde bir sınava girerek üstün bir çaba sarf etmektedirler. Yaşanan rezalet bununla da kalmayıp zaten göç yasasından hizmete alınan bu personelin yasal hakkı olan ve günümüz koşullarında artık sadaka diyebilecegimiz günlük “8 stg” harcırahları ise bütçede kalem olmaması yada bütçe darlığı gibi komik bahanelerle geçiştirilmekte ve ödenmemektedir. Bir devlet kendi hizmetlerinin dönmesi için çalışanlarını  yurt dışında eğitime göndermekte ama daha sonra bu personeli kaderine terkedip, sadaka niteliğindeki harcırahlarını bile ödeyememektedir. Ankara’daki personelden kalacak yer, yemek, ulaşım ve diğer sosyal giderlerini kendi ceplerinden karşılamaları beklenmektedir. Hâl böyleyken Devletin, toplamda 15 kişi için bir müşavirin maaşını aşmayan harcırahı bir türlü ödeyememesi utanç vericidir. Bir devlet kendi çalışanını kaderine terk edip daha sonra ondan mesleğine yada devletine saygı duymasını nasıl bekleyebilir?

Birçoğu evli ve çocuklu olan bu insanlar gerek yiyecek, içecek gerekse uçak biletlerini kendi ceplerinden ödemektedirler. Zaten göç yasası ile işe başladıklarından dolayı aldıkları ücret açlık  sınırının altındadır. Yurt dışı kafile gezileri için bol keseden dağıtılırken yada eşe, dosta, akrabalara bakanlar kurulu kararıyla çıkarılan ödenekler aksamazken, nedense söz konusu çalışan olduğunda hep bir bütçe eksikliği kalem yoksunluğu vs gibi engellere takılmaktadır.

Hükümetin düştüğü bu utanç verici durum hiçbir mazaretle izah edilemez. Ne ekonomik tedbir ne de bütçe darlığı sözlerini duymaya bir an bile tahammülümüz yoktur…Ya kurs ödeneklerini günümüz şartlarına uyarlayıp personele sahip çıkarsınız, yada Hükümeti Ercan’da yeni bir grev krizi karşılar…

Kıbrıs’ta Federasyon ve Barış istencini kararlı bir şekilde ortaya koyarak yeni bir sayfa açan halkımız, ait olduğu Avrupa topraklarındaki daha adil çalışma koşullarında yaşamayı arzu etmektedir. Adamızın kuzeyindeki çalışma hayatında yıllardan beri süregelen çalışanın sömürülmesi ve ezilmesine yönelik oluşturulan yapının artık sonu gelmiştir. Emeği ve alın teri ile geçinen insanlarımızın hakları, yasalardaki boşluklardan doğan fırsatlar sayesinde sermaye partonları tarafından işlerine geldiği gibi kullanılmaktadır. Hükümetler ile kirli çıkarlarına yönelik işbirliği içerisinde olan sermaye sınıfı, çalışanları daha fazla sömürebilmek için yıllardan beri direnmektedir. Bu hak gasbı ancak daha güçlü bir birliktelik daha güçlü bir duruş sergilenerek yıkılabilir. Emek gücünün ve örgütlülüğün sembolü olan 1 Mayıs’ta , tüm işçi ve emekçi sınıfın mücadelesini selamlarız.

12 Aralık 2014’de Hava Trafik Kontrolörleri Sendikası ile Hükümet adına Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı ile Protokol imzalandı. Hükümet ile vardığımız mutabakat gereği Protokolü tarihlerle sınırlandırmıştık. Protokol imzalandığından beri 3 ayı aşkın süre geçmiştir. Protokolde belirtilen tarihler Hükümet ile istişare edilerek imzalanmış, seçim yasaklarına kalmayacağı hemen sorunun çözümü için hareket edileceği imzaları atan Bakanlar tarafından belirtilmiştir. Şimdi çıkıpta kamuoynunun algısını yanlış yönlendirmek adına Başbakan’ın “Biz yapacaktıkta seçim yasaklarına takıldık” şeklinde açıklamalar yapması Hükümetin Bakanlarının ne kadar samimi olduğunun da göstergesidir. 12 Aralık 2014’te seçimlerin yapılacağı tarih belliydi. Hükümet bu seçim yasaklarının farkındaydı ancak hiçbir zaman Protokolü uygulamak gibi bir niyetleri olmadığından gözü kapalı imzaları attılar. Protokol imzalandıktan sonra geçen 3 aylık sürede hiçbir adım atılmadı. “Nasıl olsa yasaklarız” diyerek oyalama ve kandırma taktikleri uygulandı, toplantı taleplerimiz cevapsız bırakıldı. Halen Hükümet adına Başbakan çıkıp “Protokolün arkasında olduğunu ve tasarı hazırladıklarını” belirtmektedir. Bu “hayali tasarı” nerdedir? Madem ki böyle bir “tasarınız” vardı neden bizden sakladınız? Bizlere bu “tasarıyı” göndermeniz için ne yapmamızı bekliyorsunuz? Basında çıkıpta olmayan tasarılardan bahsetmek, yanıltıcı ve hakikati gizleyen sözler sarf etmek gerçeklerin yerini asla tutmayacaktır. KENDİ BAKANLARININ İMZASINI TANIMAYAN BİR HÜKÜMETİN AÇIKLAMALARI, NE KADAR GÜVENİLİRDİR? Çok yakında herkes ne ekti ise onu biçecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.